Alkali beslenme mi asidik beslenme mi

İlk öğrenmemiz gereken mevcut beslenme düzenimizin neden asidik olduğuydu ve asidik beslenmenin bize nasıl zarar verdiğiydi. Biz doktor ya da sağlık kökenli olmadığımız için size tıbbi bilgiler veremeyeceğiz. Dilimiz döndüğünce, anladığımız kadarıyla anlatmaya çalışıp tavsiyelerde bulunacağız. Önemli olan okuduklarınızı kendi yaşam koşullarınız, alışkanlıklarınız ve fiziksel sağlığınız açısından değerlendirerek kendi doğrunuza varmanız…


















İkinci beyinin bağırsaklarımız olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Beynimiz vücudumuzun tüm işlevlerini yönetiyorsa ve mükemmel işleyen bir sistemse, ikinci beyin de bağırsaklarımızsa eğer yediğimiz içtiğimiz şeylere dikkat etmemiz gerçeği gün gibi ortada. Bağırsaklarımızı hor kullanmadan yaşamalıyız. Evet yanlış duymadınız, hor kullanmak dedim çünkü mevcut beslenme düzenimizle bağırsaklarımızı yorduğumuz yetmiyormuş gibi dinlenmesine de izin vermiyoruz. Mesela akşam yemeğinde çorbamızı içtik, etimizi ve pilavımızı yedik, yanına da bir bardak ayran içtik. Kulağa sağlıklı gibi gelebilir, ancak sindirim sistemimiz için durum pek de öyle değil.
Yiyeceğimiz yemeği gördüğümüz hatta adını duyduğumuz anda beyin harekete geçiyor. Ağzımız sulanıyor sanırken vücudumuz yiyeceklerimizi sindirmek için gerekli olan enzimi üretmeye başlıyor. Malum her besinin sindirilmesi için gereken enzim aynı değil. Yani, tavuk yediğimizde tavuğu sindirebilmek için salgıladığımız enzimle, eti sindirebilmek için gereken enzim farklı. Bu durumda karışık ızgara yediğimizi düşünelim… Tabaktaki her bir et için gerekli enzim farklı olduğundan sindirim sistemimiz alt üst olacak. Önce köfte yediyseniz sindirim köfte için başlayacak, ardından tavuğun tadını alan beyin sindirimi yarıda bırakıp tavuk için yeniden bir sindirim süreci başlatacak. Bu böyle kısır döngü şeklinde yemek boyunca devam edecek. “Biraz hazımsızlık çekeriz, sonra zaten hepsi vücuttan atılmıyor mu?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, hepsi vücuttan atılıyor, ancak önemli olan yediklerimizi asidik hale getirmeden vücudumuzdan dışarı atmak.
Yediklerimizi sindirmek için enzim salgılanıyor ve sindirim süreci böylece başlıyor. Sindirimin tamamlanması için ihtiyacımız olan süre 4-5 saat arasında. Eğer biz bu süre içerisinde sürekli ağzımıza bir şeyler atıyor ve sindirimin tamamlanmasına izin vermiyorsak yediklerimiz maalesef olması gerektiği gibi dışarı atılmıyor. Sindirim yarım kaldığında yediklerimiz vücuttan atılmak için çürümeyi bekliyor. Çürüyor, asitleniyor ve dışarı atılıyor. Farkında olmadan, mükemmel çalışan sindirim sistemimizi nasıl da sağlıksız hale çevirdik değil mi? İşte, asidik beslenme dediğimiz şeyi elimden geldiği kadar en basit haliyle anlatmaya çalıştım. Asitlenen ve çürüyen hiçbir şeyin bize faydası olmadığı gibi zararları saymakla bitmiyor. Mide problemleri, alerjik reaksiyonlar, kabızlık, kilo alımı, depresif veya agresif olma hali, selülit vs… Uzmanlar, kadınların erkeklerden daha şanslı olduğunu, selülitlerin asidik beslenmede aslında bir kalkan görevi gördüğünü dile getiriyor.
Aynı şeyleri yiyip alkali beslenebiliriz. Yapmamız gereken tek şey, yukarıda okuduklarınızdan da anlaşılacağı gibi karıştırmamak. Sağlıklı bir yaşam için en çok tavsiye edilen sebze ağırlıklı beslenmek, elbette sindirimi de kolay. Ancak, et tutkunuysanız, et yemeden doymuyorum diyenlerdenseniz 1’e3 kuralını uygulamalısınız. Yani 100 gr tavuk yiyorsanız 300 gr sebze veya salatayı da aynı öğünde tüketmelisiniz. İşin sırrı biraz da iyi çiğnemekten geçiyor.  Sindirim önce ağızda başladığına göre yediklerimizi çiğnemeden yutmak yapacağımız en büyük yanlışlardan. İyi çiğnediğimizde hem yediklerimizin tadını alıyoruz hem acele etmediğimiz için doyduğumuzu algılıyoruz hem de sağlıklı bir sindirimi başlatmış oluyoruz.












Bir başka altın kural da yemekte bir şey içmemek! Yemeklerde içilebilecek ve sindirimi sekteye uğratmayacak tek içeceğin yeşil çay olduğunu söyleyebiliriz. Yemek sırasında su dahi içmemek gerekiyor.  Zaten vücudumuz tükürük bezleri, mide asidi ve pankreastan gelen enzimlerle sindirim için gerekli olan ideal sıvıyı üretiyor. Su veya başka bir içecek ile bu ideal sıvıyı seyreltip bozmaya gerek var mı?
Günde 2 litre civarında su tüketmeliyiz. Sindirim işlemini olumsuz etkilememesi ve vücudumuzun sudan daha iyi yararlanabilmesi için doğru su tüketimi çok önemli. Yemeklerden yarım saat önce su içmeyi kesiyoruz ve yemekten bir buçuk saat sonra tekrar su içmeye başlıyoruz. Yani yemek midemizi terk ettikten sonra su içmeye başlıyoruz. Su sindirimi kolaylaştırmak için değil hücresel temizlik ve vücudumuzu arındırmak için içilir.  Birkaç damla limon, suyunuzu alkali hale getirecektir.  Alkali su, Ph oranı yüksek, vücudumuzun kimyasına uygun su demektir. Limon yerine 1 litre suya 1 çay kaşığı İngiliz karbonatı koyduğunuzda da su alkali hale geliyor. Ancak tadını beğenmeme ihtimaliniz ve midenize dokunma ihtimali olabilir. Bazı su arıtma cihazları da alkali su elde etmek için iyi bir yöntem. Biz evde ve ofiste Nikken’in su arıtma cihazını kullanıyoruz ve oldukça memnunuz.
Sindirim doğru tamamlanamadığında, yediğimiz besinlerden enerji alıp daha zinde hissedeceğimiz yerde maalesef tüm enerjimizi sindirme işlemine ayırıp kendimizi yorgun ve daha halsiz hissediyoruz.  Bu durumda vücudumuz kendini hasta hissederek yağ depolama çabasına giriyor. İşte tüm bunları yaşamamak için hadi gelin tek tek kısa maddeler halinde sıralayalım yapılması gerekenleri.
  • Karıştırma! Et ve süt ürünleri grubunu aynı öğünde tüketme.
  • 1’e3 kuralını ihmal etme. 100 gr et yanında 300 gr sebze veya salata tüket.
  • İyi çiğne.
  • Yemeklerde bir şey içme.
  • Günde ortalama 2 litre su iç. Yemeklerden yarım saat önce su içmeyi bırak, bir buçuk saat sonra tekrar başla.
  • Bazı bildiklerini unut! “Az az sık sık ye” tavsiyesini tamamen hayatından çıkar.
  • Öğün aralarını 5 saat gibi planla. Aralarda acıktığını hissediyorsan işlenmemiş kuru yemiş, bir kase yoğurt, ayran gibi sağlıklı şeyler atıştır.
  • Şeker ve şekerli şeylerden mümkün olduğunca uzak dur.
  • Ekmeği tamamen hayatından çıkar, çıkartamıyorsan azalt.
  • Hava karardıktan sonra yemek yeme!
İşte hepsi bu!
Tüm bunları uygulamak değil kabul etmek zor olan. Çünkü doğduğumuz andan itibaren zorla ağzımıza tıkıldı bunlar. Ne yediğimizin, aç mı tok mu olduğumuzun bir önemi yoktu, yemiş olmamızdı aslolan. Çocuklar yedi, ebeveynler mutlu. Çocukları rahat bırakın. Zorla yemek yedirmeyin, sizin için değil kendisi için yemek yemesi gerektiğini bilsin çocuk. En önemlisi de sağlıkla büyüsün ve ileride bu yazılanlara alışmak zorunda kalmasın diye en baştan böyle beslensin.
Alkali beslenmeye başladıktan sonra kısa sürede mucizeler beklemeyin! Yıllarca bozduğumuz sistemi toparlamak biraz zaman alıyor. Ama kısa sürede gerçekleşen mucizeler de var. Yaklaşık bir ayın sonunda tuvalet problemi olanlar bu problemin yavaş yavaş çözüldüğünü görmeye başlayacaklar. Sarı, koyu renkli ve belki kokulu olan idrarınızın rengi giderek açılmaya başlayacak. Tam anlamıyla sağlıklı beslenmeye geçtiğinizde ve vücudunuzun ihtiyacı olan suyu yeterli miktarda aldığınızda idrarınızın rengi artık şeffaf ve kokusuz olacak. Aynı şey büyük tuvaletiniz için de geçerli. Özellikle kadınlarda yaşanan kabızlık sorunu da belli bir sürenin sonunda düzene giriyor. Günde en az bir kere büyük tuvalete çıkmaya başladığınızda, dışkınız bulaşık olmayan ve kokusuz bir durumdaysa vücudunuz alkali sisteme geçmiş bile… 6 ayın sonunda yaptıracağınız mini check up da size doğru yolda olduğunuzu gösterecek. 
Aslı Aydoğdu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kiril Alfabesi’nin doğduğu yer, Ohrid!

“Gelecek bana ait” diyen bir mucidin hikayesi

Hastalıklarımızın sebebi düşünceler