Çocuklarla Sarnıç Gezisi

Tarihi yerler, saraylar, müzeler çocukluğumdan beri hep ilgimi çekmiştir. En çok keyif aldığım şeylerden biri de gezdiğim yerlerin en cafcaflı zamanlarını hayal etmekti. Kim bilir o sırada ben hangi karakter oluyordum.



Bizim zamanımızda alışveriş merkezleri yoktu, çarşı-pazar gezmesi yerine ben dedemle eski İstanbul’u gezmeyi tercih ederdim. Şimdilerdeyse çok yakın bir arkadaşımla "Müzede 1 gün" isimli bir proje başlattık. Haftada 1 günümüzü müze gezisine ayırdık. Gezerken çok keyif alıyoruz, ama görüyoruz ki müzeler çocuksuz. Günümüz çocuklarının her köşe başında bir AVM görmekten ve sürekli AVM'ye gitmekten sıkıldıklarını tahmin edebiliyoruz. İşte tam da bu nedenle ailebebektv.com'da müze tanıtımları yapmaya karar verdik. Farklı alternatif arayan çocuklar için ilk önerimiz Yerebatan Sarnıcı. Bir sonraki müze gezimiz Meral Ata'dan geliyor, kendisi şu an Denizli'de müzeleri geziyor...

Karne tatilinde biz de boş durmadık, yeğenlerimizle kısa bir Sultanahmet turu yaptık ve Yerebatan Sarnıcını gezdik. Yola çıkmadan önce nereye gideceğimizi soran Ece'ye sarnıç kelimesinin anlamını bilmediği için Yerebatan Sarayı'na gidiyoruz dedik. Saraya gitmek için şık olmak gerektiğini düşündüğünden en sevdiği kıyafetlerini giyip prenses tacını takmayı ihmal etmemiş. Tüm ısrarlarımıza rağmen gezi boyunca tacı ile dolaşmayı tercih etti.


Heyecanı yolda başlayan minik ziyaretçi, sarnıcın büyülü havasından, devasa balıklarından ve özellikle de Medusa'nın hikayesinden çok etkilendi. Tüm cesaretini toplayıp kendisini ters çevirmemizi istedi. Baş aşağı bir halde Medusa ile göz göze gelen Ece, taş olmadığı için sevinse de eve dönüş yolunda "Taş olmam di mi?" diye sormayı da ihmal etmedi.
Yerebatan Sarnıcı

İstanbul'un en ilginç ve görkemli yapılarından biri olan sarnıca, suyun içinden yükselen çok sayıdaki mermer sütunlar sebebiyle halk arasında Yerebatan Sarayı da deniyor. Yerden aydınlatmalı devasa sütunlar, Medusa’nın ters dönmüş baş heykeli ve altta yüzen kocaman Sazan balıkları ve hafif karanlık ortam çocukların oldukça ilgisini çekiyor.

Sultanahmet’te Ayasofya’nın güneybatısında bulunan sarnıç, 527-565 tarihleri arasında Bizans imparatoru I. Justinianus tarafından yaptırılmış. Sarnıcın bulunduğu yerde daha önce bir Bazilika bulunduğundan, Bazilika Sarnıcı olarak da anılıyor. Bizans döneminde imparatorların ve çevre sakinlerinin su ihtiyacını karşılayan Yerebatan Sarnıcı, Osmanlılar zamanında da kullanılmaya devam etmiş. Topkapı Sarayı’nın bahçeleri bu sarnıcın suyu ile sulanırmış.

Dikdörtgen biçimde olan sarnıcın uzunluğu 140 metre, genişliği ise 70 metre… 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen sarnıçta 9 metre yüksekliğinde 336 adet sütun bulunuyor. Çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşuyor. Çoğunlukla silindir biçiminde olan sütunların yaklaşık 98 adedi Corint tarzını yansıtırken bir bölümü de Dor tarzını yansıtıyor. Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini, Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiş. Toplam 9.800 m2 alanı kaplayan bu sarnıç, yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahip.


Medusa Başı
Sarnıcın kuzeybatı köşesinde yer alan Medusa Başının Roma Döneminden kaldığı bilinse de sarnıca nereden getirildiği bilinmiyor. Bu bilinmezlik elbette bir sürü efsanenin de doğmasına zemin hazırlamış.

Bir efsaneye göre Medusa, Yunan mitolojisinde yeraltı dünyasının dişi canavarı olan Gorgona’lardan biriymiş. Bu üç kız kardeşten yılan başlı Medusa, kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahipmiş ve o dönemde büyük yapılar ve özel yerleri korumak için Gogona resim ve heykelleri kullanılırmış. Medusa başının Sarnıca konulma nedeni de buymuş…
Bir diğer rivayete göre; siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücudu ile övünen bir Medusa, Zeus’ un oğlu Perseus’u seviyormuş. Perseus’u seven yalnız kendi değilmiş. Athena da Perseus’u seviyormuş ve Medusa’yı çok kıskanıyormuş. Bu yüzden Athena, Medusa’nın saçlarını yılana çevirmiş, artık Medusa’nın baktığı herkes taşa dönüşüyormuş. Daha sonra Perseus, Medusa’nın başını kesmiş ve onun bu gücünden yararlanarak pek çok düşmanını yenmiş.

Tüm bu efsanelerde gerçeklik payı var mı bilmiyoruz ama efsanelere konu olan Medusanın başının Bizans’da kılıç kabzalarına işlendiğini ve sütun kaidelerine ters olarak yerleştirildiğini biliyoruz. Sarnıcı ziyaret edenlerin ve bazı eski Bizans kılıçlarında bu figürü görenlerin en çok merak ettiği şey, başın neden ters durduğu. Bu sorunun cevabı da net değil. Bazıları bakanların taş kesilmemesi için Medusa’nın başı ters duruyor derken, başka bir rivayete inananlar da Medusa’nın yana bakıp kendisini taşa çevirdiğini söylüyor.

Sarnıcın ortasına doğru kuzeydoğu duvarı önünde yer alan 8 sütun, 1955-1960 yıllarında yapılan bir inşaat sırasında kırılma tehlikesine maruz kaldıklarından, bunların her biri, kalın bir beton tabaka içine alınarak dondurulmuş ve bu yüzden eski özelliklerini kaybetmişlerdir.

1544-1550 yıllarında Bizans kalıntılarını araştırmak üzere İstanbul’a gelen Hollandalı gezgin P. Gyllius, Ayasofya civarında dolaşırken, buradaki evlerin zemin katlarında bulunan kuyu benzeri yuvarlak büyük deliklerden ev halkının aşağıya sarkıttıkları kovalarla su çektiklerini hatta balık tuttuklarını görmüş. Çok zor şartlarda yerin altına inen ve elinde bir meşaleyle sarnıcın içerisine giren P. Gyllius, sarnıcı sandalla dolaşarak ölçülerini almış ve sütunlarını tespit etmiş, gördüklerini ve edindiği bilgileri de seyahatnamesinde yayımlamış,

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde iki defa onarılan sarnıç, 1987’de Cumhuriyet Dönemi'nde İstanbul Belediyesi tarafından temizlenerek ve bir gezi platformu yapılmak suretiyle ziyarete açılmıştır. En son1994 yılının Mayıs ayında bakımdan geçen Yerebatan Sarnıcı’nda şu sıralar yine resterasyon çalışmaları yapılıyor. Resterasyon çalışmaları boyunca sarnıç ziyaretçilerini ağırlamaya devam edecek.

Bu arada sarnıca müze kartı ile girilemiyor. Giriş ücretleri çocuklar 5 TL, yetişkinler için ise 10 TL. Kültür A.Ş. tarafından işletilen Yerebatan Sarnıcı, müze olmanın yanı sıra, ulusal ve uluslararası birçok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor.

Aslı Aydoğdu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kiril Alfabesi’nin doğduğu yer, Ohrid!

“Gelecek bana ait” diyen bir mucidin hikayesi

Hastalıklarımızın sebebi düşünceler