Hastalıklarımızın sebebi düşünceler



Son yıllarda alternatif tıbba ilgi yoğunlaşıyor. Modern tıbbı reddetmeden tedavilerini alternatif tıpla destekleyenlerin sayısı da giderek çoğalıyor. Doğru ve dengeli beslenme, detoks programları, bitkilerle şifa internette en çok aratılanlar arasında… Meditasyon, nefes terapileri ve yoga oldukça revaçta.

Hastalıkların tedavisi tek başına modern tıpla mümkün değil, bunu anladık. Ağrıyı kesebilirsiniz, hastalığı durdurabilirsiniz ama nedenini yok etmediğiniz sürece bir gün tekrar kapınızı çalacaktır. Her şeyin başı sağlık, sağlığın baş düşmanı da stres diyoruz. Öyleyse, strese neden olan düşüncelerimiz neler, hangi düşünce hangi hastalığı yaratıyor, bir araştıralım.

Hiçbir hastalık tek başına fiziksel değildir diyor Dr. Erhan Özer. “Ruh, beden ve zihin ayrılmaz üçlüdür. İlaç tedavisi tek başına çözüm değildir. Hastalığın nedenini bul ve onu hayatından çıkar!” diyerek devam ediyor “Şifa Sende” isimli kitabında.

Ben bir doktor değilim ama kendi üzerine düşünen ve her fırsatta kendini yenilemenin yollarını arayan biri olarak sonuna kadar katılıyorum Sn. Özer’e. Hayatta en büyük blokajları biz kendimiz yaratıyoruz. Kendi ellerimizle bozduğumuz sistemi bir başkası düzeltsin diye bekliyoruz. Oysaki şifa bizde, şifa içimizde!

Sağlıklı bir yaşam nasıl olmalı? Arınmak için nelere ihtiyacımız var? Hastalıklar genetik değil mi? Eğitim hayatımız boyunca bize öğretilen bu değilmiydi? Tüm bu merak ettiklerimiz hakkında faydalanabileceğimiz bir sürü araştırma ve kaynak var. Her sorunuzun cevabı bir tık uzağınızdayken çözümü bir tık yakınınızda.

Ben size bu yazıda doktorculuk oynamayacağım, sadece biraz dikkatinizi çekip merak uyandırmak istiyorum. Benim yolculuğum basit bir merakla başladı, kim bilir belki size de bir faydası dokunur.
Genetik olarak geçen şeyin hastalıklar olmadığı tam aksine duygu ve düşüncelerin bize ebeveynlerimizden miras kaldığı konusunda ciddi araştırmalar var. Bu ne anlama geliyor küçük bir örnekle açıklamaya çalışayım. Diyelim ki anneniz şeker hastası. Annenizden genetik olarak size geçen şey şeker hastalığı değil, şeker hastalığına neden olan duygu ve düşünceler. Şeker hastalığının oluşma sebebi hayattaki görevlerimizi isteyerek ve zevk alarak değil zorunlu bir vazife olarak yapmamızdan kaynaklanıyor. Annenizden gelen bu düşünce yapısını değiştirmediğiniz ve üzerinize düşen görevi zorla yaptığınız sürece sizin de şeker hastalığına yakalanma riskiniz büyük. Çünkü bu isteksizlik ve zorunluluk duygusu karaciğeri yoruyor. Eğer siz bu durumun farkına varıp bu konudaki blokajınızı kaldırabilirseniz şeker hastalığı artık sizin için büyük bir risk olmaktan çıkıp küçük bir ihtimal halini alıyor.

Biraz zorlayın kendinizi ve dönüp bakın kronikleşen hastalıklarınıza, henüz sizde ortaya çıkmamış ama genetik yatkınlığınızın olduğu hastalıklara. Bu hastalıklara neden olan düşüncelerinizi bulmaya çalışın ve onları bertaraf edin. Nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız aşağıdaki tabloya bir göz atın. Sizin için küçük bir hazırlık tablosu oluşturdum. Tabloya bakarak hangi duygu ve düşüncelerin hangi organı etkilediğini bulabilir buradan da mevcut ve potansiyel hastalıklarınızla ilgili çıkarımlara varabilirsiniz.

Hangi organımız hangi düşüncelerden etkileniyor?

Kalp ve ince bağırsaklar: Güvensizlik, duyguları gizleme, aşırı ve gereksiz neşe

Akciğer ve kalın bağırsaklar: Huzursuzluk, üzüntü, endişe, kaygı bozukluğu

Karaciğer ve safra kesesi: Öfke, duygusal hüsran

Böbrek: Aşırı ve yersiz korku

Dalak ve mide: Negatif düşünce, depresyon, kendini haklı çıkarmaya çalışma

Hippokrates der ki; “Ana hedef vücudunuza kendi kendini tedavi edebilme yeteneğini tekrar kazandırmak olmalıdır”.

Öyleyse başlamak için en doğru zaman şimdiki zaman! Sağlıklı günlere…



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kiril Alfabesi’nin doğduğu yer, Ohrid!

“Gelecek bana ait” diyen bir mucidin hikayesi