Süprizlerle Dolu Mostar



Süprizlerle dolu Mostar, Saraybosna’ya sadece 120 kilometre. Mesafe kısa ama yol oldukça virajlı ve tek şerit olduğu için beklenenden biraz daha uzun sürüyor. Yol boyunca mola vereceğiniz restoran ve kafeler mevcut. 



Mostar tarihi dokusu bozulmamış oldukça etkileyici bir yer. Eski şehir içinde dolaşırken bir zamanlar burada kimler nasıl bir hayat yaşamışlar diye düşünmeden duramıyor insan. Güzel bir ortaçağ filmi de çekilir Mostar’da…

Mostar, bir zamanlar Neretva nehrinin kıyısına kurulmuş olsa da şimdilerde şehir oldukça genişlemiş ve büyümüş. Biz turist olduğumuz için eski şehir sınırları içinde takıldık çoğunlukla. Nehir kıyısı boyunca restaurantlar, hediyelik eşya dükkanları ve cafeler yer alıyor. Hediyelik eşya dükkanlarının önünde ressamlar Mostar resimleri yapıp satıyorlar.  Çok sayıda turist ağırlayan, yaşayan cıvıl cıvıl bir yer burası. Güzel bir yerde şehrin atmosferine uygun bir yerde yemek yemek istiyorsanız restaurantlarda önceden yer ayırtmanızı tavsiye ederim. Aksi takdirde ayakta epey bir sıra beklemeniz gerekebilir.

Ünlü Mostar Köprüsü

Ünlü Mostar köprüsü ve Ağabey köprüleri Mostar’ın güzelliğine güzellik katıyor. Mostar Köprüsü üzerinde gençler turistler için küçük bir gösteri yapıyorlar. Turistlerden topladıkları bozuk paralar karşılığında köprüden atlayarak Neretva Nehri’nin serin sularına bırakıyorlar kendilerini. Ağabey köprüsü Mostar Köprüsü’nden çok daha eski bir köprü ve aynı tarzda yapılmış.



Akşamüzeri nehir kıyısında oturmak, balık tutmak ve börek yemek yerel halkın en sevdiği aktivitelerden... Pekara denilen fırınlardan böreğinizi alıp siz de onlara eşlik edebilirsiniz.

Bir gece Mostar’da konaklıyoruz ve ertesi sabah istikamet Blagaj Alperenler Tekkesi…

Blagaj Alperenler Tekkesi (Derviş Tekkesi):
Fotoğraf www.pixabay.com.tr sitesinden alıntıdır.

Neretva'nın önemli kollarından biri olan Buna Nehri'nin doğduğu yerde yaklaşık 600 yıl önce kurulmuş Blagaj Alperenler Tekkesi… 1465 yılında Osmanlı egemenliğinin ardından Anadolu’dan gelen dervişler tarafından kurulduğu için Derviş Tekkesi de deniyor.


Küçük bir yerleşim birimi olan Blagaj’da su kaynağının bulunduğu mağaranın yanı başına kurulan tekkenin Boşnakların hızla Müslümanlığı seçmesinde önemli bir rolü bulunuyor.



Yugoslavya döneminde kapatılan tekke, Bosna Hersek’in bağımsızlığını ilan etmesiyle yeniden açılmış. Restore edildikten sonra turizme de açılan tekke kesinlikle görülmeden dönülmemesi gereken bir yer. İnanılmaz bir huzur ve maneviyat içeriyor. Havası, suyu, doğası, manzarası tek kelimeyle muhteşem!


Günümüzde Nakşibendi tekkesi olan Blagaj, o dönemde Bektaşi tekkesi olarak kuruldu. Ziyaretiniz esnasında tekke ve tekkenin en önemli kahramanı Sarı Saltuk’un hikayesini okuyabileceğiniz tabelalar mevcut. Anadolu’nun ve Rumeli’nin fethi sırasında önemli rol oynayan, birleştirici güce sahip efsaneleştirilmiş bir Bektaşi babası olan Sarı Saltuk, sadece Müslümanlar için değil Hristiyanlar için de oldukça önemli...


Çevrede alış veriş yapabileceğiniz küçük tezgahlar, Buna Nehri’nin kıyısında oturabileceğiniz cafe ve restaurantlar, piknik yapabileceğiniz ve hatta yüzebileceğiniz ağaç altı küçük kayalıklar mevcut. Yüzebileceğiniz dediğime bakmayın, yüzmek herkesin harcı değil. Su inanılmaz derecede soğuk, birden girmeyin ölümcül olabilir diye uyarıyorlar zaten. Biz kendimizi alıştıra alıştıra girdik suya. Havanın 40 derece olması bile dişlerimizin birbirine çarpmasına engel olamadı…

Kravitse Şelalesi:



Bosna gezimizin son durağı Kravitse (Kravica diye okunuyor) Şelaleleri oldu. Cenneti tarif et deseler sanırım burayı tarif ederdim. Manzarayı görünce hiç abartmıyorum 10 dakika öylece baka kaldık. Mostar’a kadar gittiyseniz biraz daha yol yapıp mutlaka buraya uğrayın. Yanlış hatırlamıyorsam Mostar’dan şelaleye varışımız araçla 1 saat sürmüştü.



Toplam 5 Euro gibi makul bir giriş ücreti ödedik, belki de otopark parasıydı emin değilim. Ana giriş kapısından şelaleye varmak yaklaşık 10 dakika. Giderken mutlaka yanınıza mayo ve havlu alın, yüzmek isteyeceğinize eminim. Ayrıca deniz bisikleti veya kano kiralanabiliyor. İçeride bir şeyler atıştırabileceğiniz oldukça salaş bir cafesi de var. Tuvaletler biraz uzağa yapılmış, bazıları durumdan rahatsız olsa da bence koku ve hijyen açısından çok daha sağlıklı.
Tuvaletlerin olduğu bölgede kurulmuş çadırlar burada kamp yapılabildiğinin de göstergesi… Bizim gittiğimiz günün akşamında motorcuların büyük bir partisi vardı, biz gezi planımızı aksatmamak için partiye kalmadık.



Burası, Trebizat Nehri üzerinde bulunan büyük bir tüf şelalesi. Resmen gizli kalmış bir cennet. Eşim de ben de tam bir şelale meraklısıyız. Onlarca şelale gezdik, her birinden ayrı etkilendik ama bu defa gerçekten farklıydı. Burası romantikti, evet doğru kelimeyi buldum, romantik! Ortada kocaman doğal bir havuz oluşmuş, etrafından dökülen onlarca şelale… Coşkun akan şelaleler bembeyaz köpükleri kıyıya doğru taşıdıkça sizin yüzme arzunuz da aynı coşkuda kabarıyor. Su soğuk olsa da 7’den 70’e herkes suya bırakıyor kendini, bırakılmayacak gibi değil. Yaklaşık 25 metre yüksekten, 9-10 farklı yerden, yeşilliklerin arasından dökülen sular tam bir görsel şölen.



Beklentimizin çok daha ötesinde, sürprizlerle dolu olan Bosna Hersek tatilimiz 5. günün ardından sona erse de önümüzde gezilecek daha 10 gün ve Hırvatistan sahilleri vardı. 

Aslı Aydoğdu
Fotoğraflar: Bilent Aydoğdu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kiril Alfabesi’nin doğduğu yer, Ohrid!

“Gelecek bana ait” diyen bir mucidin hikayesi

Hastalıklarımızın sebebi düşünceler