Kayıtlar

Atatürk ölmedi, ebedi oldu!

Resim
Bugün 10 Kasım...  Tarifi mümkün olmayan bir acının yüreğimize yerleştiği gün...  Bir ulusu ulus yapan, muhtaç olduğu kudretin damarlarındaki asil kanda mevcut olduğunu hatırlatan, özgürlüğüne kavuşturan, kadınlara seçme seçilme hakkı tanıyan, Cumhuriyet'i kurduğu gün bütün ülkeyi sevinç gözyaşlarına boğan ulu önderin hayata gözlerine yumduğu gün...  Boğazımızın düğümlendiği, kelimelerin yetersiz kaldığı, ulusal yas ilan ettiğimiz kara gün... 10 Kasım 1938'de, Dolmabahçe'de 09:05'te saatlerin durduğu gün... 11 Kasım 1938 -  Hükümetin  Resmi Tebliği Orhan Seyfi Orhon'un Atatürk'ün ardından kaleme aldıkları... V arlığını Türk varlığına armağan eden, yeryüzünün görüp görebileceği en yüksek vazife bilincine sahip ulu önderimiz  ruhun şad olsun.  Onurla, gururla ve haysiyetle  kalbimizdesin, minnettarız..

“Gelecek bana ait” diyen bir mucidin hikayesi

Resim
Hırvatistan’dan Sırbistan’a geçerken otobanda kahverengi dev bir ‘Nikola Tesla Müzesi’ levhası görünce hiç düşünmeden rotamızı değiştirdik. Bütün bir kış spiritüel bilgilerin etrafında dolanmış ve dünyaya vazifeli olarak gönderilen varlıkları araştırıp durmuştuk. Tesla’nın da dünyaya vazifeli olarak gönderildiğine inanan bir çift olarak böyle bir fırsatı kaçıramazdık.  Tesla’nın 150. yaş gününde doğduğu ev, hayvanlarının yaşadığı ahır, babasının görev yaptığı kilise ve kablosuz elektrik denemelerini yaptığı kulübe restore edilerek müze haline getirilmiş. Yemyeşil büyükçe bir alana konumlandırılmış müze büyükler kadar çocuklara da hitap ediyor. Bahçesinde oyun parkı da bulunan müzeye çocuklu aileler oldukça uygun fiyata girebiliyorlar. Kiliseyi ve Tesla’nın doğduğu evi gezdikten sonra yeni yapılan, içinde çalışma ofislerinin ve hediyelik eşya dükkanının da bulunduğu binada Tesla’nın hayatını anlatan belgeseli izleyebilirsiniz. İki saatte bir düzenlenen ve yaklaşık

Bir Paris Kaçamağı

Resim
"Hangi şehir şaraba benzer?  Paris.  İlk bardağı içersin  buruktur,  ikincide dumanı vurur başına,  üçüncüde mümkünü yok masadan kalkmanın  Garson bir şişe daha getir!  Ve artik nerde olsan, nereye gitsen  Parisin ayyaşısın iki gözüm" Ben daha güzel bir giriş yapamayacağıma göre Nazım Hikmet’in “Paris Üzerine Bilmeceler” şiirinden alıntıyla başlayayım dedim. Başlıkta zaten bir sinema filminden arak… Her köşesine aşina olduğunuz ama daha önce hiç bulunmadığınız bir şehri gezmeye hazır mısınız? Onlarca roman, şiir, müzik ve filmden sonra hiç birimiz yabancı sayılmayız Paris’e. Mesela ben, martıları bile tanıyordum bu şehirde… Gezdiğim tüm sokaklarda başımı yukarı kaldırıp uzun uzun çatı katlarına baktım. Okuduğum tüm hikayeler bu derme çatma çatı katlarında geçiyordu. Kulaklarımda Edith Piaf’ın sesi, “La vie en rose” çalıyor sanki her yerde… Temmuz’un ilk haftası Paris’e gitmiştik ve şiddetli yağmurlardan dolayı Sen Nehri yükselmiş neredeyse tüm şehir sular altın

Ihlamur kokulu Bitola

Resim
Makedonya’nın küçücük ama sevimli şehri Bitola, nam-ı diğer Manastıri… Haziran ayının son haftası gittiğimiz için ıhlamur kokularıyla hatırlayacağımız minyatür şehir…Minyatür diyorum, çünkü gerçekten çok küçük bir şehir ve gezmesi toplam iki veya üç saatinize mal olur. Özellikle Manastıri için yola çıkılmaz ama Üsküp veya Ohrid’e gidenler yarım gününü ayırabilir. Üsküp’ten sonra ülkenin ikinci büyük şehri olarak geçse de siz böyle ihtişamlı laflara aldanmayın. Kime göre büyük, nereye göre büyük? İki bin Türk’ün yaşadığı Manastıri’nin nüfusu yaklaşık yüz bin civarında, gerisini tahmin etmek zor olmasa gerek. Manastıri şehrin Arnavutça ismi, Makedonlar Bitola diyorlar. Aslında Bitola ismi Osmanlı himayesine girdikten sonra kullanılmaya başlamış. Manastır Askeri İdadisi Atatürk’e gönülden minnet duyan bir çift olarak biz Manastıri gezimize Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim aldığı Manastır Askeri İdadisi’nden yani lisesinden başladık. Lise günümüzde müzeye çevrilmiş, çok cü

Çocuklarla Sarnıç Gezisi

Resim
Tarihi yerler, saraylar, müzeler çocukluğumdan beri hep ilgimi çekmiştir. En çok keyif aldığım şeylerden biri de gezdiğim yerlerin en cafcaflı zamanlarını hayal etmekti. Kim bilir o sırada ben hangi karakter oluyordum. Bizim zamanımızda alışveriş merkezleri yoktu, çarşı-pazar gezmesi yerine ben dedemle eski İstanbul’u gezmeyi tercih ederdim. Şimdilerdeyse çok yakın bir arkadaşımla "Müzede 1 gün" isimli bir proje başlattık. Haftada 1 günümüzü müze gezisine ayırdık. Gezerken çok keyif alıyoruz, ama görüyoruz ki müzeler çocuksuz. Günümüz çocuklarının her köşe başında bir AVM görmekten ve sürekli AVM'ye gitmekten sıkıldıklarını tahmin edebiliyoruz. İşte tam da bu nedenle ailebebektv.com'da müze tanıtımları yapmaya karar verdik. Farklı alternatif arayan çocuklar için ilk önerimiz Yerebatan Sarnıcı. Bir sonraki müze gezimiz Meral Ata'dan geliyor, kendisi şu an Denizli'de müzeleri geziyor... Karne tatilinde biz de boş durmadık, yeğenlerimizle kısa bir

Bol bol hurma tüketelim

Resim
Ramazan tek başına gelmez evlerimize, neşesiyle, bereketiyle, huzuruyla, pidesiyle ve hurmasıyla gelir. Çocukluğumdan hatırımda kalan ramazan sofraları var. Bu sofraların baş tacı zeytin, su ve hurmaydı. Ezanla beraber eller duaya açılır ardından kimi suyunu yudumlar, kimi zeytinle kimi de hurmayla açardı orucunu. Sonra ardından gelen Allah kabul etsin sesleri... Arabistan'da olduğu gibi bizim topraklarımızda da kutsal sayılır hurma. Çekirdeğini atmaz bir yerlerde saklarız, saksının dibine iliştiriverir, cüzdanımızın bir kenarına sıkştırıveririz. Kutsal topraklardan geliyor diye mi, peygamber efendimiz seviyor diye mi, çocukluk anılarımızda sıkı bir yeri var diye mi kutsal yemiş oldu hurma bilmiyorum. Bildiğim tek şey faydalarının saymakla bitmediği... Hurmanın besin değeri çok yüksek. Bir küçücük hurmanın içine kalsiyum, demir, fosfor, sodyum, potasyum ve magnezyum sığıvermiş. Bu kadar besin değerine sahip hurmayı uzun süre aç kaldıktan sonra tükettiğinizde açlığınızı bastır

Karbon peeling uygulaması ve sonuçları

Resim
Herkesin sürekli zamana karşı koymaya çalıştığı, yaşlanmak istemediği gibi sürekli gençleşmeye çalıştığı bir dönemdeyiz. Ben de tabii ki alnımda ve göz kenarlarımda kırışıklık çizgileri oluşmaya başladığından beri ne yapsam derdine düşmüş durumdayım.  Dolgu ve botoks ilk akla gelen yöntemler olsa da şu ana kadar yaptırmadım. Sanırım yaptırmayı da düşünmüyorum. Geçici bir süre de olsa insanın kaslarını felç etmesi fikri kulağıma hoş gelmiyor. Ayrıca mimiklerin yok oluyor ya da büyük ölçüde kısıtlanıyor olması da ifadeyi doğallıktan uzaklaştırıyor gibime geliyor. Tabii bunlar benim düşüncelerim yaptıranlara saygım sonsuz. Bazen kendime söylendiğim bile oluyor, "Bu kadar düşünmesen ne iyiydi. Bak millet yaptırdı, mutlu mesut, güzel kırışıksız geziyor." diye... Tabii en bilinen ve en geçerli gençleşme yöntemlerini kullanmayınca geriye az bir seçeneğiniz kalıyor ve eski anenevi yöntemleri tek tek uygulamayı deniyorsunuz. Alnımdaki iki çizgiyi kafama çok taktığım günlerden bir